Bülent Tezcan: “Başını örten ya da kapatmayan birlikte emniyete alınmalı”
CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan, anayasa değişiklik teklifinin görüşüldüğü Meclis Adalet Komisyonu’nda; “Bu konuyu uzlaşma ile çözmek yerine, bu işi daha ne kadar siyasi bir sömürü aracı olarak kullanmaya devam edebiliriz niyeti var. Örtülüp örtülmediği hep birlikte garanti altına alınmalı. Müdahale edilmemesi sağlanmalıdır. Dün başını örtmek isteyenler kendilerini tehdit altında gördüler “Bugün, başını açmak isteyenlerin kendileri için endişelendiği bir ortama sürüklenebiliyoruz. Her ikisini de sağlayalım. Dün yaşanan travmalar başka türlü olmayacak. Bunu yaparken siyasi güçlerin inançlı yaklaşımlarına da fırsat vermeyelim” dedi.
AKP, MHP, BBP ve TBMM Başkanı Mustafa Şentop’un desteğiyle TBMM’ye sunulan ve Anayasa’da değişiklik öngören 3 maddelik başörtüsü teklifinin maddeleri Anayasa’da görüşülmeye başlandı. Komisyon.
Önergenin ilk maddesi görüşülürken CHP ve İYİ Parti ortak önerge verdi; “Dini inancı nedeniyle başını örten ve örten” ibarelerinin “başını örten veya örtmeyen” şeklinde değiştirilmesini ve “Alınan veya verilen bir hizmetin gereği olarak giyim kuşam söz konusu olduğunda devlet gerekeni yapar” şeklinde değiştirilmesini talep etti. kadının başını örtmesine mani olmamak kaidesiyle tedbir alır”.
Teklif üzerine konuşan CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan, şunları söyledi:
“KADIN GİYSİLERİNİN BAŞLARINI KAPATMASINI VE SİYASET MALZEMESİ OLMASINI İSTEMİYORUZ”
“Birinci faktör, daha önce de söylediğimiz gibi, bir kadının elbisesinin başını örtmesini veya siyasete alet edilmesini istemiyoruz. Hikayeleri dinlediğimizde gerçekten üzücü ve rahatsız edici oluyorlar.” Bunu da biliyoruz. Sadece biz söylemedik. Biz de söylüyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımız da söylüyor, Sayın Cumhurbaşkanımız da söylüyor.
Biz bu yasa tasarısını ilk sunduğumuzda Sayın Cumhurbaşkanı ‘Biz bu sorunu çözdük’ dedi. Keşke arkasından o talihsiz sözü söylemeseydi. ‘Bu bir gol pası’ dedi. Bütün mesele bu. Bu Anayasa değişiklik teklifi üç sayfalık bir gerekçeye sahiptir. O üç sayfalık gerekçe aslında iki kelimede gizli: ‘gol pas’. Sebep atmak yerine ‘gol pas’ yaz, sebep bu.
Madem bu sorun çözüldü, bütün bunlara rağmen neden bu tasarıyı sunduk? Verme nedenimiz çok açık. İktidar bu konuyu kampanya malzemesi haline getirmeye çalışıyor, sorun burada. Bizi üzen de bu, karşı çıktığımız da bu. Kadının giyimi ve özgürlüğü kampanya konusu yapılmamalıdır. Siyasetten uzaklaştırılmalıdır. Bunu birkaç yerde görüyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımız yaptığı konuşmalarda ‘Biz seçimi kaybedersek siz tüm kazanımlarınızı kaybedersiniz’ dedi. Ondan sonra yetmedi ilahiyatçılar devreye girdi. Muhafazakarların saygı duyduğu ve okuduğu ilahiyatçılar da benzer açıklamalar yaptılar. Bu bağlamda bir kampanya hazırlığı olduğu da ortadadır.
“ARKA PLAN İLK SEFERDE AMAÇLANAN GERÇEĞİ ORTAYA ÇIKAN SÖZDÜR”
Büyük travmatik sürecin ardından bunu yaşayan ama bugün AK Parti ile kalbini kıranların bir kısmının “AK Parti iktidardan düşerse biz bu kazanımları kaybeder miyiz?” deme telaşı içinde olduklarını biliyoruz. bu da genel liderimize ve bize çeşitli kanallardan iletildi. Çıktı, sayın genel başkanımız ‘Hadi kanun değişikliği veriyorum’ dedi. Bu kanun değişikliğinde bir eksiklik varsa gelin kendiniz düzeltin, kanunu değiştirmek anayasayı değiştirmekten daha kolay, onu da gözden geçirelim’ dedi. ‘Hayır’ denildi. Buna ‘gol pası’ adı verildi. İlk anda söylenen söz, gerçek niyeti ortaya koyan sözdür.
Cumhuriyet Halk Partisi’nin bu konuya ve anayasa değişikliğine yaklaşamayacağı ve yaklaşmaması gerektiği düşünülüyordu. Bu konuyu zinhar Cumhuriyet Halk Partisi’nin dışında tutmalıyız. Böyle bir niyet, beklenti, istek var. Bunu söylerken şöyle bir ilişki icat edildi: ‘Anayasaya koyalım ki yarın başka bir hükümet gelse onu değiştirmesin.’ Aslında Anayasa’da var. Uygulamadan kaynaklanan nedenlerle Anayasa Mahkemesi yanlış kararlar vermiş, siyaset kendi anlayışına göre yorumlamıştır. Bunlar uygulamayla ilgili sorunlardır. Nasıl ki basın özgürlüğü konusunu yanlış uyguluyorlarsa, düşünce özgürlüğü konusu da yanlış uygulanıyorsa, giyim hakkı da geçmiş dönemde hakim siyasi kültürün yanlış uygulamasıyla bu şekilde yapılmıştır. . Bugün böyle bir sorun yok, bugün Anayasa buna engel değil.
Yine de bu sorun çözülecekse ‘Evet o zaman bu konuda asıl güvence verecek noktada biz İYİ Parti ve Cumhuriyet Halk Partisi olarak kendi değişiklik teklifimizi yapacağız’ dedik. Yoksa bunu siyasi olarak istismar etmek isteyenlerle derdimiz var, onlarla zaman kaybedemeyiz. İstismar niyetinin yine sorunu çözmemek için tasarlandığını biliyoruz ama bu sorun vatandaşlarımız için Anayasa’ya yazılacaksa ‘Evet, kendi teklifimizi yapacağız’ dedik ve istediğimiz teklifi verdik. hakkında konuşuldu.
“KIZLARIMIZIN KAFASI AÇIK KAPALI HANGİ AKILLAR LGBT’Yİ BERABER GETİREBİLİR?”
Kızlarımızın başörtüsü kapalıyken LGBT’yi veya başka bir konuyu hangi zihniyet yan yana getirebilir? Neden ikisini tek pakette buluşturmalıyız? Çözmekte olduğumuz somut bir problem var, neden ikisi bir arada? Ailenin korunması konusu Medeni Kanun’da garanti altına alınmış bir sorundur, toplumda böyle bir beklenti ve istek yoktur. Kamu müfettişliğine tek bir başvuru olmamıştır. Ama aileyi, çocuğu, kadını korumaya yönelik başka tehditler de var. Sabah gazetelere baktığınızda çocuk istismarı, kadına yönelik şiddet, aile içi şiddet, taciz, tecavüz gibi birçok rahatsız edici ve yürek burkan haber çıkıyor. Teklife bakıyoruz, çocuk tacizcileri ne olacak? Onlar için endişe yok mu? Anayasa’ya götürüp savunması gerekmiyor mu? Çünkü sorun başka.
Soru, bu konuda nasıl reddedilebileceğimizdir. Bu meseleyi uzlaşmayla çözmek yerine, bu meseleyi daha ne kadar siyasi bir sömürü malzemesi olarak kullanmaya devam edebileceğimizdir. Başın örtülüp örtülmemesi birlikte garanti edilmelidir. Kıyafete müdahale etmemesine dikkat edilmelidir. Dün başını örtmek isteyenler kendilerini tehdit altında görürken, bugün başını açmak isteyenlerin kendileri için endişelendiği bir ortama sürüklenebiliyoruz. İkisini de emniyete alalım. Dünün travmaları başka türlü yaşanmamalı. Bunu yaparken siyasi güçlerin inançlı yaklaşımlarına da fırsat vermeyelim.
Hangi inanca sahip olursa olsun, ister dini inancından, ister ahlaki niyetinden veya başka bir nedenle başını örtsün, kılık kıyafet sorununu buna bağlayalım. Bunun dışındaki bir yapı, yarın dini tanımlamayı kendine hak bulanların, ‘dini inançtan değil, kılık kıyafet tercihinden’ deme hakkına sahip olduğu başka bir yanlış uygulamaya kapı aralıyor. Bu sıkıntıyı dini inanca göre değil, kişinin özgürlüklerine göre tanımlaması gerekir.
“BİZE GELMEMESİNİN NEDENLERİ BU İŞİN GİTMESİNİ İSTEMİYORLAR”
Geçen haftaki görüşmelerde çok net bir şekilde değişiklik önereceğimizi söyledik. ÂLÂ Parti’ye teşekkür ederiz, İYİ Parti’ye gittik, ‘Bu konudaki teklifiniz nedir görüşelim’ dedik. Bizi aradılar, bilgi verdiler, görüşme sonunda da bilgi verdiler. Bekledik, neden bize gelmediler? Teklifi birlikte yapalım dedik, neden bize gelmediler, merak ediyorum.
bize gelmedi; Neden istedikleri kadar inkar edebildiklerini biliyorum. Bize gelmeme nedenleri; Bu işin geçmesini istemiyorlar. ‘Bir taşla iki kuş vurabilir miyiz?’ Bir: Millet İttifakını dağıtabilir miyiz? İki: İYİ Parti ile CHP’nin arasını bozabilir miyiz? Peki bir koyundan kırk post yapabilir miyiz? Dışarı çıkaramazsın. ‘Kanun teklifi bir turnusol kağıdıdır’ dedi sayın genel başkanımız yasa tasarısını verdiğinde, şimdi diyoruz ki madem ‘gol pas’ olarak gördünüz, buraya getirdiniz. Şimdi bu teklif bir turnusol kağıdı. Bakalım turnusol kağıdı ne renk olacak.”